←Prev   Lam-Kaf-Ye  Next→ 

ل ق ى
Lam-Kaf-Ye
Kökün genel değeri.
ilka edildi, ulaştırıldı (mi) , atmasını , attı, koydu, sürdü , ilka etti, gönderdi , onu at , attılar , atın , atıldılar , ilka etti, ulaştırdı , bırakıldı , atın , çarpıştı , karşılaştığı , geldiğiniz karşı karşıya , mülâki olma (ulaşma) , iki telâkki edici, iki yazıcı, iki tespit edici , atanlar, atan , mülâki olmayı, karşılama, buluşma, görüşme, karşılaşma , tarafa , bir şey ilka etmem (katmam) , atmak , ilka ediyorsunuz (dostluk ilka ediyorsunuz, muhabbet besliyorsunuz) , onu telâkki ediyorsunuz, öğreniyorsunuz, soruyorsunuz , karşılaşmak , senin atman , ilka edeceğim, atacağım, vereceğim , biz salacağız (vereceğiz) , böylece onu attı , o zaman, böylece at, bırak , o zaman (attılar) cevap verdiler , böylece attılar , o zaman onu atın, ilka edin, sürün , böylece, bunun üzerine attı , böylece, bunun üzerine atıldılar, yere kapandılar , öyleyse onu atın , artık, böylece onu bırak, at , böylece biraraya geldi, birleşti , sonra, ve ilka edenler, bırakanlara , sonra telâkki etti, aldı, öğrendi , o zaman yoksa, atılırsın , böylece onu çıkarsın, atsın , o zaman, artık, sonunda ona mülâki olur, onunla karşılaşır, ona ulaşır, ona kavuşur , ona kavuştu , mutlaka ilka ediliyor, ulaştırılıyor , karşılaşma, ulaşma, mülâki olma , mülâki olmak, ulaşmak , bize ulaşmayı , ona ulaşmak(tan) , karşılaştılar, buluştular , sizinle karşılaştılar , ikisi karşılaştılar, rastladılar , karşılaştığınız , geldiğiniz karşı karşıya , biz karşılaştık, maruz kaldık (hissettik) , mülâki olunacak , mülâki olma, kavuşma, ulaşma, karşılaşma , ona mülâki olma, ruhunu ona ölmeden önce ulaştırma , sizinle mülâki olacak olan (siz karşılaşacaksınız) , yere atacağınız , ve at, bırak , ve attı , ve ilka ettiler, önerdiler, teklif ettiler , ve onu atın, bırakın , bıraktı (attı) , ve atıldılar (secdeye kapandılar) , ve (attım) verdim , ve ilka ettik, ulaştırdık , ve onları karşılarlar , ve kavuşma, ulaşma , ve ona ulaşmak, ona mülâki olmak (ölmeden önce ruhun Allah’a ulaşması) , ve onları kavuşturdu , ve ilka ederler, önerirler, teklif ederler , ve karşılanırlar , ikisi telâkki eder, kaydeder, tespit eder , mülâki olurlar, karşılaşırlar, , ikisi karşılaşacak, birbirine kavuşacak , karşılaşır , onu ilka eder, arz eder , ona mülâki olur, kavuşur , karşılaşacaklar , attıkları , onunla karşılaşacaklar , atar, verir , ilka eder, ulaştırır
   a-ul'qiya   (1)

54:25
\"Aramızdan öğüt ona mı verildi? Hayır, o yalancı küstahın biridir.\

   alqi   (1)

28:31
\"Asanı at!\" Asanın çevik bir yılan gibi titreyip kıvrıldığını görünce gerisin geri döndü; arkaya bile bakmadı. \"Geri dön ey Mûsa, korkma! Güven içinde olanlardansın.\

7:117
Biz de Mûsa'ya şöyle vahyettik: \"Hadi at asanı!\" Bir de ne görsünler, asa, onların ortaya getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor.

   alqāhu   (1)

12:96
Müjdeci gelip gömleği yüzünün üstüne bırakınca, gözü derhal görür hale geldi. Yakub: \"Ben size demedim mi? Allah'ın izniyle sizin bilmediklerinizi bilirim.\" diye konuştu.

   alqāhā   (1)

4:171
Ey Ehlikitap! Dininizde aşırılığa gidip doymazlık etmeyin! Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin! Meryem'in oğlu İsa Mesih, Allah'ın resulü ve kelimesidir. Onu, kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve resullerine inanın. \"Üçtür!\" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah Vâhid'dir, tek ve biricik ilahtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır O. Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter.

   alqihā   (1)

20:19
Buyurdu: \"Yere at onu ey Mûsa!\

   alqaw   (2)

7:116
\"Siz sergileyin.\" dedi. Hünerlerini ortaya atınca, halkın gözlerini büyülediler, onları dehşete düşürdüler. Çok büyük bir büyü sergilediler.

10:81
Onlar hünerlerini ortaya koyunca Mûsa dedi ki: \"Sergilediğiniz şey büyüdür. Allah onu mutlaka hükümsüz kılacaktır. Çünkü Allah, bozguncuların işini düzgün yürütmez.\

   alqū   (2)

7:116
\"Siz sergileyin.\" dedi. Hünerlerini ortaya atınca, halkın gözlerini büyülediler, onları dehşete düşürdüler. Çok büyük bir büyü sergilediler.

10:80
Büyücüler gelince, Mûsa onlara şöyle dedi: \"Ortaya koyma gücünde olduğunuz şeyleri sergileyin.\

26:43
Mûsa onlara dedi ki: \"Atacağınız şeyi atın!\

20:66
Mûsa dedi: \"Hayır, siz atın!\" Bir de ne görsün! Onların ipleri, sopaları, yaptıkları büyüler yüzünden, kendisine gerçekten koşuyorlarmış hayalini verdi.

   ul'qū   (1)

25:13
Elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıklarında, orada haykırırlar: \"Nerdesin ey ölüm!\

67:7
Onun içine atıldıklarında, onun derinden gelen sesini işitirler. Feveran etmektedir o.

   alqā   (5)

20:65
Dediler: \"Ey Mûsa, ya hünerini ortaya at yahut da ilk hüner sergileyen biz olacağız.\

20:87
Dediler ki: \"Biz sana kendi irademizle/malımızla karşı çıkmadık. Olay şu: Bize o topluluğun süs eşyalarından bazıları yükletilmişti, onları kaldırıp attık; aynı şekilde Sâmirî de attı.\

22:52
Biz senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, o bir şey tasarladığında/okuduğunda, şeytan onun düşünce ve dileği içine bir şey atmış olmasın. Ama Allah, şeytanın attığını siler, sonra kendi ayetlerini muhkemleştirir. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.

50:37
Hiç kuşkusuz, bunda, kalbi olan yahut tam bir tanık olarak kulak veren için mutlak bir öğüt vardır.

75:15
Dökse de ortaya tüm mazeretlerini.

4:94
Ey iman edenler! Allah yolunda gaza için dolaştığınızda, iyice anlayıp dinleyin de size selam verene/barış teklifi sunana \"Sen mümin değilsin!\" demeyin. İğreti hayatın menfaatine göz dikiyorsunuz ama Allah katında çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyle idiniz ama Allah size lütufta bulundu. O halde, iyice araştırın, anlayın dinleyin. Çünkü Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

   ul'qiya   (3)

43:53
\"Ona altın bilezikler atılmalı, yanında-hizmetinde melekler bulunmalı değil miydi?\

67:8
Öfkesinden çatlayacak hale gelir. İçine bir güruh atıldıkça, onun bekçileri bunlara sorarlar: \"Size hiçbir uyarıcı gelmedi mi?\

27:29
Melike dedi ki: \"Ey ileri gelenler, bana önemli bir mektup bırakıldı.\

   alqiyā   (1)

50:24
Siz, ikiniz! Tüm nankörleri, inatçıları cehenneme atın!

   l-talāqi   (1)

40:15
O Refî'dir, dereceleri yükseltendir; arşın sahibidir. Buluşma günü hakkında uyarmak için emrinden olan Rûh'u kullarından dilediğine indirir.

   l-taqatā   (1)

3:13
Yüz yüze gelen şu iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Biri Allah yolunda çarpışıyordu; ötekisi küfre batmıştı. Allah yolunda çarpışanları, kafa gözleriyle kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah, öz yardımıyla dilediğini destekler. İşte bunda, gözleri olanlar için gerçek bir ibret vardır.

   l-taqā   (2)

3:155
İki topluluğun karşılaştığı gün geri dönüp gidenleriniz var ya, yaptıkları bazı işler yüzünden şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti.Yemin olsun, Allah onları yine de affetti. Allah Gafûr'dur, Halîm'dir.

8:41
Doğru ile yanlışın ayrılış günü, iki topluluğun karşılaştığı gün, kulumuza indirmiş olduğumuza inanıyorsanız şunu bilin: Ganimet/kazanç olarak elde ettiğiniz şeylerin beşte biri Allah'a, resule, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışa aittir. Allah herşeye kadirdir.

3:166
İki topluluğun karşılaştığı gün sizin başınıza gelen, Allah'ın izniyledir ve Allah, müminleri bilsin diyedir.

   l-taqaytum   (1)

8:44
Karşılaştığınızda onları sizin gözlerinize az gösteriyordu. Sizi de onların gözünde azaltıyordu ki, yapılmasına karar verilen işi yürürlüğe koysun. Zaten bütün işler Allah'a döndürülür.

   l-mutalaqiyāni   (1)

50:17
Sağında ve solunda oturmuş iki görevli, kayıt yapmaktadır.

   l-mul'qīna   (1)

7:115
Sihirbazlar şöyle dediler: \"Ey Mûsa! Sen mi hünerini ortaya atacaksın yoksa biz mi hünerlerimizi sergileyelim?\

   biliqāi   (4)

32:10
Şöyle dediler: \"Toprakta kaybolup gittiğimiz zaman mı, o zaman mı yeni bir yaratılış içinde olacağız!\" Gerçek şu ki, onlar her şeyden önce, Rablerinin huzuruna varmayı inkâr ediyorlar.

6:154
Sonra, güzel davrananlara nimetimizi tamamlamak, her şeyi ayrıntılı kılmak, bir kılavuz ve rahmet olmak üzere Mûsa'ya o Kitap'ı verdik ki onlar Rablerine kavuşacaklarına inanabilsinler.

10:45
Onları huzuruna toplayacağı gün, gündüzün bir saatinden başka, dünyada durmamış gibidirler; aralarında tanışırlar. Allah'a kavuşmayı yalanlayıp da doğru yolu tutmamış bulunanlar, hüsrana uğramışlardır.

13:2
Allah odur ki, gökleri direksiz yükseltmiştir; görüyorsunuz onları... Sonra arş üzerine egemen olmuştur. Güneş'i ve Ay'ı da boyun eğdirmiştir. Bunların tümü belirlenmiş bir vakte kadar akar dururlar. Oluşu yönlendirir, çekip çevirir O... Ayetleri birer birer gözler önüne serer ki, Rabbinize kavuşacağınıza açık-seçik inanasınız.

23:33
Toplumunun, dünya hayatında servet ve refaha ulaştırdığımız halde inkâra sapıp âhiretteki buluşmayı yalanlayan kodaman takımı şöyle dedi: \"Bu adam, sadece sizin gibi bir insan; yemekte olduğunuzdan yiyor, içmekte olduğunuzdan içiyor.\

30:8
Kendi benliklerinin içinde olup bitenleri de mi düşünmediler! Allah gökleri, yeri ve bu ikisi arasındakileri ancak hak üzere ve belirlenmiş bir süreye bağlı olarak yaratmıştır. Şu da bir gerçek ki, insanlardan çokları Rablerine kavuşmayı gerçekten inkâr ediyorlar.

6:31
Allah'ın huzuruna varmayı yalanlayanlar, gerçekten hüsrana uğramıştır. Sonunda o saat ansızın kendilerine gelip çatınca, sırtlarında günahlarını taşır bir halde şöyle demişlerdir: \"Dünya hayatında düşdüğümüz aşırılıklardan dolayı vay hasretimize!\" Dikkat edin! Ne kötü şeylerdir taşıyıp durdukları.

   til'qāa   (1)

28:22
Medyen tarafına yönelince şöyle dedi: \"Umarım Rabbim beni isabetli bir yola kılavuzlar.\

7:47
Gözleri ateş halkı tarafına çevrildiğinde de şöyle yakardılar: \"Ey Rabbimiz, bizleri, zalimler topluluğuyla birleştirme!\

   til'qāi   (1)

10:15
Ayetlerimiz onlara açık-seçik parçalar halinde okunduğu zaman, bize ulaşmayı ummayanlar şöyle dediler: \"Bundan başka bir Kur'an getir yahut bunu değiştir.\" De ki: \"Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkuya düşerim.\

   talaqqawnahu   (1)

24:15
O zaman siz, onu dillerinizle birbirinize yetiştiriyordunuz ve ağızlarınızla, hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyi söylüyor, üstelik bunu önemsiz sanıyordunuz. Oysaki Allah katında o, çok büyük bir günahtı.

   tul'qū   (1)

2:195
Allah yolunda harcama yapın/nimetleri paylaşın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın! Güzel düşünüp güzel işler yapın! Çünkü Allah, güzellik sergileyenleri sever.

   tul'qūna   (1)

60:1
Ey iman sahipleri! Düşmanımı ve düşmanınızı dostlar yerine tutmayın! Onlar, size Hak'tan geleni inkâr ettikleri, Rabbiniz Allah'a inandığınız için Peygamber'i ve sizi yurdunuzdan çıkardıkları halde, siz onlara sevgi sunuyorsunuz. Benim yolumda gayret sarf etmek, benim hoşnutluğumu kazanmak için seferber olduğunuz halde, içinizde onlara sevgi gizliyorsunuz. Sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da en iyi ben bilirim. Sizden kim bunu yaparsa denge yolundan sapmış olur.

   talqawhu   (1)

3:143
Yemin olsun ki siz, onunla karşılaşmadan önce ölümü arzuluyordunuz. İşte gördünüz onu ve bakıp duruyorsunuz.

   tul'qiya   (1)

7:115
Sihirbazlar şöyle dediler: \"Ey Mûsa! Sen mi hünerini ortaya atacaksın yoksa biz mi hünerlerimizi sergileyelim?\

20:65
Dediler: \"Ey Mûsa, ya hünerini ortaya at yahut da ilk hüner sergileyen biz olacağız.\

   sa-ul'qī   (1)

8:12
Rabbin, meleklere şöyle vahyediyordu: \"Ben sizinle beraberim. İmanı olanları sağlamlaştırın. İnkâr edenlerin kalpleri içine korku salacağım; vurun boyunların üstüne, vurun onların her parmağına.\

   sanul'qī   (2)

3:151
Allah'ın, kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah'a ortak koştukları için, küfre sapanların kalplerine korku salacağız. Barınakları ateştir onların. Ne kötüdür o zalimlerin varacakları yer!

73:5
Doğrusu, biz senin üzerine ağır bir söz bırakacağız.

   fa-alqāhā   (1)

20:20
O da onu attı. Bir de ne görsün, bir yılan olmuş o, koşuyor...

   fa-alqih   (1)

27:28
\"Şu yazımı götürüp onlara at. Sonra onlardan uzaklaş da bak bakalım, nasıl davranacaklar.\

   fa-alqawū   (1)

16:28
Öz benliklerine zulmedip durdukları bir sırada, meleklerin vefat ettirdikleri kişiler şöyle diyerek teslim bayrağını çekerler: \"Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk.\" İş hiç de öyle değil. Allah, sizin yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir.

   fa-alqaw   (2)

26:44
Bunun üzerine onlar, iplerini ve değneklerini ortaya attılar ve dediler: \"Firavun'un onur ve yüceliği aşkına biz, evet biz galip geleceğiz.\

16:86
Şirke sapanlar, ortak tuttuklarını gördüklerinde şöyle derler: \"Rabbimiz, işte bunlar seni bırakıp da yalvarıp yakardığımız ortaklarımız.\" Bunun üzerine ortakları onlara şöyle söz dokundururlar: \"Siz, yalancılarsınız, yalancılar!\

   fa-alqūhu   (2)

12:93
\"Şu gömleğimi götürün, babamın yüzü üstüne koyun ki, gözü görür hale gelsin. Ve sonra da bütün ailenizle toplanıp bana gelin.\

37:97
Dediler: \"Şunun için bir bina yapın da bunu ateşin ortasına fırlatın!\

   fa-alqā   (2)

7:107
Bunun üzerine Mûsa, asasını yere attı; birden korkunç bir ejderha oluverdi o.

26:45
Mûsa da asasını attı. Bir de ne görsünler, o onların hüner olarak ortaya getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor.

26:32
O da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa korkunç bir ejderha oluvermiş.

   fa-ul'qiya   (2)

20:70
Bunun üzerine büyücüler secdelere kapanıp şöyle seslendiler: \"Hârun'un ve Mûsa'nın Rabbine inandık!\

26:46
Bunun üzerine büyücüler, secdelere kapandılar.

   fa-alqiyāhu   (1)

50:26
O ki, Allah'ın yanına başka bir ilah koydu. Artık atın onu, o şiddetli azabın içine!

   fa-alqīhi   (1)

28:7
Mûsa'nın annesine şunu vahyettik: \"Emzir onu! Onun aleyhinde bir korku hissedince de nehire bırakıver onu. Korkma, üzülme! Kuşkun olmasın ki, biz onu sana geri döndüreceğiz ve onu resullerden biri yapacağız.\

   fal-taqā   (1)

54:12
Ve yardık/fışkırttık yeryüzünü pınar pınar. Sonunda kesin ölçülere bağlanmış bir oluş üzere birleşti sular.

   fal-mul'qiyāti   (1)

77:5
Öğüt ulaştıranlara/Kur'an'ı ulaştıranlara,

   fatalaqqā   (1)

2:37
Bunun üzerine Âdem, Rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de O'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O, evet O, Tevvâb'dır, tövbeleri cömertçe kabul eder; Rahîm'dir, rahmetini cömertçe yayar.

   fatul'qā   (1)

17:39
Bunlar, Rabbinin sana, hikmetten vahyetmiş olduklarıdır. Allah'ın yanına başka tanrı koyma ki, kınanmış ve kovulmuş bir halde cehenneme atılmayasın.

   falyul'qihi   (1)

20:39
\"Onu tabuta koyup ırmağa bırak! Irmak onu sahile götürsün ki, benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri onu alsın. Üzerine kendimden bir sevgi bıraktım ki, gözümün önünde yetiştirilesin.\

   famulāqīhi   (1)

84:6
Ey insan, sen Rabbine varmak için çok didinecek, sonunda O'na kavuşacaksın!

   lāqīhi   (1)

28:61
Kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuz, ardından da ona kavuşan kimse, şu iğreti hayatın yararıyla nimetlendirdiğimiz, sonra kıyamet gününde huzurumuza dikilecekler arasına giren kimse gibi midir?

   latulaqqā   (1)

27:6
Emin ol ki, sen bu Kur'an'a Hakîm ve Alîm bir kudret tarafından muhatap kılınıyorsun.

   liqāa   (3)

39:71
İnkâr edenler bölük bölük cehenneme sevk edilirler. Oraya geldiklerinde onun kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: \"Size, içinizden resuller gelmedi mi ki, Rabbinizin ayetlerini karşınızda okusunlar ve sizi şu gününüze kavuşmanız hususunda uyarsınlar?\" Onlar: \"Evet, derler, geldi ama inkârcılar hakkında azap hükmü hak oldu.\

6:130
Ey cinler ve insanlar topluluğu! İçinizden, size ayetlerimi anlatan ve şu gününüzle yüz yüze geleceğiniz hususunda sizi uyaran resuller gelmedi mi? \"Kendi aleyhimize tanıklık ettik.\" dediler. İğreti hayat onları aldattı da küfre saptıklarına ilişkin, öz benlikleri aleyhinde tanıklık ettiler.

45:34
Şöyle denilir: \"Unutuyoruz sizi bugün! Tıpkı sizin, bugününüze kavuşmayı unuttuğunuz gibi. İşte böyle! Sığınağınız ateştir; hiçbir yardımcınız da olmayacaktır.\

7:51
Onlar kendi dinlerini eğlence ve oyun haline getirdiler, iğreti hayat onları aldattı. Onlar bugüne kavuşacaklarını unutmuşlardı. Ayetlerimize karşı direniyorlardı. Bugün de biz onları unutuyoruz.

32:14
\"Bu gününüzü unutmuş olmanın karşılığını tadın. Kuşkusuz, biz de sizi unuttuk. Yaptıklarınıza karşılık o uzun süreli azabı tadın!\

29:5
Allah'a kavuşmayı umanlara gelince, şu bir gerçek ki, Allah'ın belirlediği vakit mutlaka gelecektir. O, Semî'dir, Alîm'dir.

18:110
De ki: \"Ben de sizin gibi bir insanım. Ancak, tanrınızın bir tek tanrı olduğu bana vahyediliyor. O halde, Rabbine kavuşmayı uman, hayra ve barışa yönelik iş yapsın ve Rabbine ibadette hiç kimseyi O'na ortak koşmasın.\"

   liqāi   (1)

41:54
Dikkat edin, onlar Rablerine kavuşma konusunda bir şüphe içindedirler. Gözünüzü açın! Allah Muhît'tir, her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.

   liqāanā   (3)

25:21
Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki: \"Üstümüze melekler inse, yahut Rabbimizi görsek olmaz mı?\" Yemin olsun ki, kendi benliklerinde büyüklük kuruntusuna düştüler ve korkunç bir biçimde azdılar.

10:7
Şu bir gerçek ki, bize kavuşmayı ummayanlar, iğreti hayatla tatmin bulup onunla rahatlayanlar ve ayetlerimizden uzaklaşıp gaflete dalanlar,

10:11
Allah, insanlara şerri, onların hayrı acele istedikleri gibi çabucak verseydi, ecellerinin onlara ulaşmasına çoktan hükmedilmiş olurdu. Ama biz, bize kavuşmayı ummayanları kendi azgınlıkları içinde körü körüne bocalamaya bırakırız.

10:15
Ayetlerimiz onlara açık-seçik parçalar halinde okunduğu zaman, bize ulaşmayı ummayanlar şöyle dediler: \"Bundan başka bir Kur'an getir yahut bunu değiştir.\" De ki: \"Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkuya düşerim.\

   liqāihi   (1)

32:23
Yemin olsun ki, Mûsa'ya kitabı vermiştik. Böyleyken sen ona kavuşacağından kuşkuda olma! Biz onu İsrailoğullarına bir kılavuz yapmıştık.

   laqū   (1)

2:14
Bunlar iman etmiş olanlarla yüzyüze geldiklerinde, \"İman ettik\" derler. Kendi şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarına ise söyledikleri şudur: \"Hiç kuşkunuz olmasın biz sizinleyiz. Gerçek olan şu ki, biz alay edip duran kişileriz.\

2:76
İnanmış olanlarla karşılaştıklarında, \"İnandık!\" derler. Başbaşa kaldıklarında ise şöyle konuşurlar: \"Allah'ın size açtığını, Rabbiniz katında sizinle tartışmada kanıt yapsınlar diye onlara söylüyor musunuz? Aklınızı işletmeyecek misiniz?\

   laqūkum   (1)

3:119
Siz öyle kişilersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Ve Kitap'ın tümüne inanırsınız. Onlar ise sizinle karşılaştıklarında \"İnandık!\" derler; başbaşa kaldıklarında ise size öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar. De ki onlara: \"Öfkenizle geberin!\" Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilmektedir.

   laqiyā   (1)

18:74
Yine yola koyuldular. Bir süre sonra bir oğlana rastgeldiler; tuttu onu öldürdü. Mûsa dedi: \"Tertemiz bir insanı, bir cana karşılık olmaksızın öldürdün ha!? Vallahi çok kötü bir iş yaptın!\

   laqītumu   (1)

8:15
Ey iman edenler! İnkâr edenlerle savaşmak üzere karşılaştığınızda, sakın onlara arkalarınızı dönmeyin!

47:4
Küfre batmışlarla burun buruna geldiğinizde, boyunlar vurulur. Nihayet onları bastırıp sindirdiğinizde, antlaşma bağını sıkı bağlayın. Artık bundan sonrası ya bir bağışlama ya bir fidyedir. Nihayet, harp, ağırlıklarını yere bırakır. İşte böyle! Eğer Allah dileseydi, onlardan öc alırdı. Ama kiminizi kiminizle denemek için böyledir. Allah yolunda öldürülenlerin amelleri asla göz ardı edilmeyecektir.

   laqītum   (1)

8:45
Ey inananlar! Bir düşman topluluğu ile karşılaştığınızda sebat edin. Allah'ı çok anın ki zafere ulaşabilesiniz.

   laqīnā   (1)

18:62
Orayı geçtiklerinde Mûsa, genç arkadaşına dedi ki: \"Hadi, getir şu sabah yemeğimizi. Vallahi bu yolculuğumuz yüzünden epey çektik.\

   mulāqin   (1)

69:20
\"Kendi hesabıma kavuşacağımı sezmiştim zaten.\

   mulāqū   (3)

2:249
Tâlût, askerleriyle yola çıkınca dedi ki: \"Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. O halde, ondan içen benden değildir. Ama onu tatmayan bendendir. Eliyle bir avuç alan kişi başka.\" Bunun ardından, pek azı müstesna olmak üzere ondan içtiler. Nihayet o ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçtiklerinde şöyle dediler: \"Bugün bizim Câlût'a ve ordusuna karşı hiçbir gücümüz yoktur.\" Allah'a kavuşacaklarını düşünenler ise şöyle konuştular: \"Sayıca az nice topluluk vardır ki, sayıca çok nice topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.\

2:46
O ürperti duyanlar, Rablerine kavuşacaklarını düşünürler ve bilirler ki onlar, mutlaka O'na döneceklerdir.

11:29
\"Hem ben sizden buna karşı bir mal da istemiyorum. Benim ücretim Allah'tandır. Ama ben iman edenleri paylayıp kovamam. Çünkü onlar Rablerine varacaklar. Ama sizin cehalete batmış bir toplum olduğunuzu görüyorum.\

   mulāqūhu   (1)

2:223
Kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz şekilde varın. Öz benlikleriniz için önceden bir şeyler gönderin. Allah'tan sakının ve bilin ki, O'na mutlaka ulaşacaksınız. İman sahiplerine müjde ver.

   mulāqīkum   (1)

62:8
Şunu da söyle: \"O kaçmakta olduğunuz ölüm, işte o, size mutlaka ulaşacaktır. Sonra, görülmeyeni de görüleni de bilene döndürüleceksiniz. O, size yapıp etmiş olduklarınızı haber verecektir.\

   mul'qūna   (2)

26:43
Mûsa onlara dedi ki: \"Atacağınız şeyi atın!\

10:80
Büyücüler gelince, Mûsa onlara şöyle dedi: \"Ortaya koyma gücünde olduğunuz şeyleri sergileyin.\

   wa-alqi   (1)

27:10
\"Asanı bırak!\" Bunun üzerine Mûsa, asayı çevik bir yılan gibi titreyip kıvrılır görünce gerisin geri kaçtı ve arkasına bakmadı. \"Korkma ey Mûsa, benim. Benim huzurumda, elçi olarak gönderilenler korkmaz.\

20:69
\"Sağ elindekini yere bırak! Onların, sanayi olarak ortaya çıkardıklarını yalayıp yutsun. Onların sanayi olarak ürettikleri sadece bir büyücünün hilesidir. Büyücü ise nereye gitse iflah etmez.\

   wa-alqat   (1)

84:4
Ve içindekini atıp boşaldığı,

   wa-alqaw   (2)

16:87
O gün hepsi Allah huzurunda teslim bayrağı çekmiş, iftira aracı olarak kullandıklarının tümü onları ortada bırakıp kaybolmuştur.

4:90
Ancak sizinle aralarında antlaşma olan bir topluma sığınanlarla, kendi toplumlarıyla yahut sizinle savaşma konusunda yürekleri yetersiz kalıp da size gelenlere dokunmayın. Allah dileseydi onları elbette sizin üstünüze salardı, onlar da sizinle mutlaka savaşırlardı. O halde, sizden uzak durur, sizinle savaşmaz, size barış eli uzatırlarsa, artık Allah size, üzerlerine gitmek için bir yol vermemiştir.

   wa-alqūhu   (1)

12:10
İçlerinden söz alan biri şöyle konuştu: \"Yûsuf'u öldürmeyin. Onu bir kuyunun dibine bırakın; gelip geçen kafilelerden biri onu bulup alır. Yapacaksanız böyle yapın!\

   wa-alqā   (3)

7:150
Mûsa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine döndüğünde şöyle dedi: \"Benden sonra arkamdan ne kötü şeyler yaptınız! Rabbinizin emrini bekleyemediniz mi?\" Levhaları yere attı, kardeşinin başını tuttu, kendisine doğru çekiyordu. Kardeşi dedi ki: \"Ey annem oğlu! Bu topluluk beni horlayıp hırpaladı. Nerdeyse canımı alıyorlardı. Bir de sen düşmanları bana güldürme. Beni şu zalim toplulukla bir tutma.\

31:10
Gökleri direksiz-desteksiz yarattı; görüyorsunuz onları. Ve yeryüzüne, sizi çalkalayıp sendeletmesin diye ağırlıklar, dayanaklar bıraktı ve orada her çeşit hayvanı yaydı. Gökten bir su indirdik de orada her türlü cömert ve bereketli çifti filizlendirdik.

16:15
Sizi çalkayıp sarsar diye yerküreye ağır dağlar, ırmaklar, yollar koydu. İyiye ve doğruya ulaşmanız umulmaktadır.

   wa-ul'qiya   (1)

7:120
Ve büyücüler secdeye kapandılar.

   wa-alqaytu   (1)

20:39
\"Onu tabuta koyup ırmağa bırak! Irmak onu sahile götürsün ki, benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri onu alsın. Üzerine kendimden bir sevgi bıraktım ki, gözümün önünde yetiştirilesin.\

   wa-alqaynā   (4)

50:7
Yeryüzünü de biz uzatıp yaydık; denge noktaları yerleştirdik ona ve bitirdik onda, bakanları hayran bırakan her türlü çifti.

15:19
Yeri yayıp döşedik, ona kuvvetli dağlar diktik ve içinde ölçülü/ahenkli her şeyden bitirdik.

5:64
Yahudiler dediler ki: \"Allah'ın eli bağlıdır.\" Kendi elleri bağlandı/elleri bağlanasıcalar! Söylemiş oldukları yüzünden lanetlendiler. Söylediklerinin aksine, Allah'ın iki eli de alabildiğine açıktır; dilediği gibi bağışta bulunur. İnan olsun ki, Rabbinden sana indirilen, küfür ve taşkınlık yönünden onları iyice azdıracaktır. Onların arasına, ta kıyamet gününe kadar düşmanlık ve nefret atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş yaksalar, Allah onu söndürür de onlar yeryüzünde yine bozgunculuğa koşarlar. Ama Allah, bozguncuları sevmez.

38:34
Yemin olsun ki biz, Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstüne bir ceset bıraktık da o, tövbe ile Allah'a yöneldi.

   watatalaqqāhumu   (1)

21:103
O en büyük korku onları tasalandırmaz. Melekler onları şöyle karşılarlar: \"Bu size o vaat edilen gününüzdür!\

   waliqāi   (1)

7:147
Ayetlerimizi ve âhirete varılacağını yalan sayanların tüm yaptıkları boşa gitmiştir. Bulacakları karşılık, yapıp ürettiklerinden başkası olmayacaktır.

30:16
İnkâr edip ayetlerimizi ve âhiret buluşmasını yalanlayanlara gelince, onlar azabın içinde hazır bulundurulurlar.

   waliqāihi   (2)

29:23
Allah'ın ayetlerini ve Allah'a varmayı inkâr edenler, işte onlar, rahmetimden ümidi kesmişlerdir. Ve bunlar için acıklı bir azap öngörülmüştür.

18:105
Bunlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na ulaşmayı inkâr etmişler de bütün amelleri boşa çıkmıştır. Bu yüzden kıyamet günü onlar için hiçbir ölçü tutturmayız/onlara hiçbir değer vermeyiz.

   walaqqāhum   (1)

76:11
Allah da onları o günün şerrinden korumuş ve kendilerini bir parlaklığa, bir sevince ulaştırmıştır.

   wayulaqqawna   (1)

25:75
İşte bunlar, sabretmiş olmalarına karşılık yüksek konaklarla ödüllendirilirler. Ve o konaklarda sağlık dileğiyle ve selamla karşılanırlar.

   wayul'qū   (1)

4:91
Diğer bazılarını da bulacaksınız ki, hem sizden emin olmak hem de kendi toplumlarından emin olmak isterler. Ama fitneyle yüz yüze getirildiklerinde başaşağı içine dalarlar. Bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barışa gitmezler ve ellerini sizden çekmezlerse onları yakalayın, tuttuğunuz yerde öldürün. İşte böylelerinin üstüne gitmeniz için size açık bir izin ve kuvvet verilmiştir.

   yatalaqqā   (1)

50:17
Sağında ve solunda oturmuş iki görevli, kayıt yapmaktadır.

   yulāqū   (1)

70:42
Bırak onları! Dalsınlar, oynasınlar kendileri için belirlenen günlerine ulaşıncaya kadar.

52:45
Bayılıp yere serilecekleri günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları!

43:83
Bırak onları, kendilerine vaat edilen günlerine kavuşuncaya değin dalıp gitsinler; oynayıp oyalansınlar!

   yaltaqiyāni   (1)

55:19
Salmıştır iki denizi; buluşup kucaklaşıyorlar.

   yalqa   (1)

25:68
Onlar Allah'ın yanında bir başka ilaha yakarmazlar/davet etmezler. Allah'ın saygıya layık kıldığı canı haksız yere almazlar. Zina etmezler. Bunları yapan, cezaya çarpılır.

   yalqāhu   (1)

17:13
Her insanın uğursuzluk kuşunu onun boynuna takmışızdır. Kıyamet günü kendisine, önünde açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkaracağız:

   yulaqqāhā   (1)

41:35
Böyle bir tavra, sabredenlerden başkası ulaştırılmaz. Böyle bir tavra, büyük nasip sahibinden başkası ulaştırılmaz.

41:35
Böyle bir tavra, sabredenlerden başkası ulaştırılmaz. Böyle bir tavra, büyük nasip sahibinden başkası ulaştırılmaz.

28:80
Kendilerine ilim verilmiş olanlar şöyle demişti: \"Yazıklar olsun size! İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapan kişi için Allah'ın vereceği karşılık daha üstündür. Ama buna, sadece sabredenler ulaştırılır.\

   yalqawna   (1)

19:59
Ama arkalarından öyle bir nesil geldi ki; namazı/duayı yitirdiler, şehvetlere uydular. Bunlar, azgınlıklarının cezasını bulacaklardır.

   yul'qūna   (2)

26:223
Kulak kabartırlar ama çoğu yalancılardır onların.

3:44
Bu, gayb haberlerindendir ki, sana vahyediyoruz. Onlar, Meryem'in bakımını kimin üstleneceğini belirlemek için kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin. Çekiştikleri sırada da yanlarında değildin.

   yalqawnahu   (2)

33:44
Kendisine kavuştukları gün onların esenlik dilekleri şöyledir: \"Selam!\" O, onlar için seçkin ve bereketli bir ödül hazırlamıştır.

9:77
Nihayet, Allah, kendisine verdikleri söze ters düştüklerinden, yalana sapıp durduklarından, huzuruna çıkacakları güne kadar onların kalplerine ikiyüzlülük yerleştirdi.

   yul'qā   (3)

25:8
\"Yahut ona bir hazine gönderilmeli, yahut ürününden yediği bir bahçesi olmalı değil miydi?\" O zalimler şunu da söylediler: \"Sizler büyülenmiş bir adamdan başkasının ardı sıra gitmiyorsunuz.\

41:40
Ayetlerimiz hakkında eğri ile doğruyu birbirine katanlar, bize gizli kalmazlar. Şimdi, ateşin içine atılan mı hayırlıdır, kıyamet günü güven içinde gelen mi? Dilediğinizi yapın. O, yapıp ettiklerinizi iyice görmektedir.

28:86
Sen bu Kitap'ın sana indirileceğini ummuyordun; Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde, gerçeği örten nankörlere/inkârcılara sakın destekçi olma.

   yul'qī   (2)

22:52
Biz senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, o bir şey tasarladığında/okuduğunda, şeytan onun düşünce ve dileği içine bir şey atmış olmasın. Ama Allah, şeytanın attığını siler, sonra kendi ayetlerini muhkemleştirir. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.

22:53
Bu, Allah'ın; şeytanın attığını, kalplerinde hastalık olanlara, gönülleri katılaşanlara bir fitne yapması içindir. Zalimler, geri dönülmez bir ayrılık ve kopuş içindedirler.

40:15
O Refî'dir, dereceleri yükseltendir; arşın sahibidir. Buluşma günü hakkında uyarmak için emrinden olan Rûh'u kullarından dilediğine indirir.

Teşekkür ederim:
IslamAwakened
bu kök sayfaları mümkün kılan herkese teşekkür etmek istiyor.
Çalışmadan formüle etmek için ilham aldık...