←Prev   Ayn-Ye-Nun  Next→ 

ع ى ن
Ayn-Ye-Nun
Kökün genel değeri.
"Göze zarar vermek, kötü gözle (nazar) herkesi vurmak, gözyaşları akmak, casus olmak.
   aʿyunun   (2)

7:179
Yemin olsun ki, biz, cehennem için, cinlerden ve insanlardan, birçok kişiye vücut verdik/birçoğunu döllendirip yaydık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar.

7:195
Ayakları mı var onların ki, onlarla yürüsünler; ellerimi mi var onların ki onlarla tutsunlar; gözleri mi var onların ki, onlarla görsünler; kulaklarımı var onların ki, onlarla işitsinler!? De ki: \"Ortaklarınızı çağırıp bana tuzak kurun. Hadi, göz açtırmayın bana!\

   aʿyunin   (2)

25:74
Onlar şöyle yakarırlar: \"Rabbimiz, eşlerimizden ve çocuklarımızdan bize göz aydınlığı bağışla. Bizi takvaya sarılanlara önder kıl.\

32:17
Hiç kimse, yaptıklarına karşılık onlar için hangi göz aydınlığının saklandığını bilmez.

   aʿyuna   (1)

7:116
\"Siz sergileyin.\" dedi. Hünerlerini ortaya atınca, halkın gözlerini büyülediler, onları dehşete düşürdüler. Çok büyük bir büyü sergilediler.

   aʿyuni   (1)

21:61
Dediler: \"Halkın gözleri önüne getirin onu ki, açıkça görebilsinler.\

   aʿyunukum   (1)

11:31
\"Ben size demiyorum ki, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır. Ben gaybı bilmem. Ben bir meleğim de demiyorum. Ama gözlerinizin horlayarak baktığı kişiler için, 'Allah bunlara hiçbir hayır vermeyecek' diyemem. Onların benliklerinde neyin saklı olduğunu Allah daha iyi bilir. Başka türlü davranırsam kesinlikle zalimlerden olurum.\

   aʿyunikum   (1)

8:44
Karşılaştığınızda onları sizin gözlerinize az gösteriyordu. Sizi de onların gözünde azaltıyordu ki, yapılmasına karar verilen işi yürürlüğe koysun. Zaten bütün işler Allah'a döndürülür.

   aʿyunahum   (1)

5:83
Resule indirileni dinlediklerinde farkına vardıkları gerçekten dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Şöyle derler: \"Ey Rabbimiz, iman ettik. Artık bizi de gerçeğin tanıklarıyla birlikte kaydet.\

54:37
Yemin olsun, Lût'un misafirlerinden nefislerini tatmin etmek istemişlerdi de onların gözlerini silme kör etmiştik. Hadi, tadın azabımı ve uyarılarımı?

   aʿyunuhum   (1)

18:101
Onlar, gözleri benim zikrim/Kur'anım karşısında perde içinde olan insanlardı. Dinlemeye dayanamıyorlardı.

33:19
Size karşı cimrilik/kıskançlık ederler. Korku geldiğinde onları sana bakar halde görürsün. Korku gittiğinde ise hayra karşı kıskançlık yüzünden sizi keskin dillerle yaralarlar. Ölümden üzerine baygınlık çökmüş biri gibidirler. Bunlar iman etmemişlerdir. Bu yüzden de Allah, amellerini boşa çıkarmıştır. Bunu yapmak Allah için çok kolaydır.

   aʿyunihim   (1)

36:66
Dilesek, gözlerini siler, onları elbette kör ederiz. O zaman yola koyulmak isterler ama nasıl görecekler?

8:44
Karşılaştığınızda onları sizin gözlerinize az gösteriyordu. Sizi de onların gözünde azaltıyordu ki, yapılmasına karar verilen işi yürürlüğe koysun. Zaten bütün işler Allah'a döndürülür.

   aʿyunuhunna   (1)

33:51
Onlardan dilediğini geriye bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. Bir süre için uzaklaştığın hanımlarından dilediğini yanına almanda bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanmasında, tasalanmalarında ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmasında bu daha uygun bir yoldur. Allah sizin kalplerinizde olanı bilir. Allah Alîm'dir, Halîm'dir.

   l-aʿyunu   (1)

43:71
Çevrelerinde altın tepsiler, kadehler dolaştırılır. Orada, nefislerin arzu duyacağı, gözlerin zevkleneceği her şey vardır. Ve siz orada sürekli kalacaksınız.

   l-aʿyuni   (1)

40:19
O bilir gözlerin hain bakışını ve göğüslerin sakladığını.

   l-ʿayni   (1)

3:13
Yüz yüze gelen şu iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Biri Allah yolunda çarpışıyordu; ötekisi küfre batmıştı. Allah yolunda çarpışanları, kafa gözleriyle kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah, öz yardımıyla dilediğini destekler. İşte bunda, gözleri olanlar için gerçek bir ibret vardır.

   l-ʿuyūni   (1)

36:34
Onda hurmalardan, üzümlerden bahçeler oluşturduk, ondan pınarlar fışkırttık;

   bi-aʿyuninā   (3)

11:37
Vahyimize bağlı olarak gözlerimizin önünde gemiyi yap. Ve zulmedenler hakkında benimle karşılıklı laf edip durma. Onlar, mutlaka boğulacaklardır.

54:14
Akıp gidiyordu gözlerimizin önünde, bir ödül olarak nankörlüğe uğratılan kişi için.

23:27
Bunun üzerine biz, Nûh'a şöyle vahyettik: \"Gözlerimizin önünde ve vahyimize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelip tandır kaynayınca, ailenle birlikte her türden iki çifti gemiye sok. İçlerinden, haklarında daha önce hüküm verilmiş olanları dışta bırak. Zulmetmiş olanlar hakkında bana yakarıp durma. Onlar kesinlikle boğulacaklardır.\

52:48
Rabbinin hükmüne sabret! Kuşkusuz, sen bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığında, Rabbinin hamdiyle tespih et!

   bil-ʿayni   (1)

5:45
O Kitap'ta onlar üzerine şöyle yazmıştık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş... Yaralamalar karşılığında da kısas. Kim kısası bağışlarsa, bu bağışlaması kendisi için günahlara bir perde olur. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.

   ʿaynun   (1)

88:12
Akıp duran bir pınar vardır orada,

   ʿaynin   (2)

28:9
Firavun'un karısı şöyle dedi: \"Benim için de senin için de bir göz aydınlığıdır bu. Öldürmeyin onu, bize yararı olabilir, yahut onu çocuk ediniriz.\" Onlar işin farkında olmuyorlardı.

88:5
Ateşimsi bir kaynaktan sulanırlar.

18:86
Nihayet, Güneş'in battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: \"Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın.\

   ʿayna   (2)

102:7
Yine yemin olsun, onu gözünüzle apaçık göreceksiniz!

34:12
Süleyman için de sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay olan rüzgârı görevlendirdik. Onun için erimiş katran/bakır kaynağını sel gibi akıttık. Cinlerden öylesi vardı ki, Rabbinin izniyle onun önünde iş yapardı. Onlardan hangisi buyruğumuzdan yan çizse, alevli ateş azabını kendisine tattırdık.

   ʿīnun   (2)

37:48
Yanlarında, gözlerini onlara dikmiş, iri gözlü dilberler vardır.

56:22
Ve genç kadınlar, iri ve siyah gözlü.

   ʿīnin   (1)

52:20
Art arda dizilmiş koltuklar üzerinde yaslanmış olarak.\" Ve biz onları parlak, iri gözlü hurilerle eşleştirmişizdir.

44:54
İşte böyle! Onları iri gözlü hurilerle de eşleştirmişizdir.

   ʿaynan   (3)

2:60
Bir zamanlar Mûsa, toplumu için su istemişti de biz, \"Değneğinle şu taşa vur!\" demiştik. Taştan hemen oniki göze fışkırmıştı. Her bölük insan kendilerine özgü su kaynağını bilmişti. \"Allah'ın rızkından yiyin, için; yeryüzünde bozgunculuk yaparak şuna buna saldırmayın.\" demiştik.

19:26
\"Artık ye, iç. Gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen şöyle söyle: 'Ben Rahman için oruç adadım. Onun için bugün, insan cinsinden hiç kimseyle konuşmayacağım.\

7:160
Biz onları, on iki torun kabileye ayırdık. Toplumu kendisinden su istediğinde de Mûsa'ya, \"Asanı taşa vur!\" diye vahyettik. Taştan, on iki göze fışkırdı. Her oymak, su içeceği yeri belledi. Onların üzerlerine bulutları gölgelik yaptık, kendilerine kudret helvası ve bıldırcın indirdik. \"Yiyiniz size verdiğimiz rızıkların temizlerinden.\" Onlar bize zulmetmediler, ama öz benliklerine zulmediyorlardı.

76:6
Bir kaynak ki, Allah'ın kulları ondan içerler ve onu fışkırtarak akıtırlar.

76:18
Bir pınar ki, orada, selsebil diye anılır.

83:28
Bir kaynak ki, iyice yaklaştırılmış olanlar içerler ondan.

   ʿaynāka   (1)

18:28
Benliğini, sabah-akşam yüzünü isteyerek rablerine yalvaranlarla beraber tut. İğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırıp uzaklaştırma. Ve sakın, kalbini bizim zikrimizden/Kur'anımızdan gafil koyduğumuz, boş arzularına uymuş kişiye boyun eğme. Böylesinin işi hep aşırılıktır.

   ʿaynāni   (1)

55:50
O cennetlerde iki nehir var, kaynayıp akan.

55:66
İkisinde de iki kaynak var, sürekli fışkıran.

   ʿaynāhu   (1)

12:84
Ve yüzünü onlardan öteye döndürdü de şöyle inledi: \"Ey Yûsuf'a duyduğum gam, neredesin!\" Ve kederden gözlerine ak düştü. Durmadan yutkunuyordu.

   ʿaynuhā   (2)

20:40
\"Hani, kızkardeşin gidiyor, şöyle diyordu: 'Onun bakımını üstlenecek kişiyi size göstereyim mi?' Nihayet, seni annene geri döndürdük ki, gözü aydın olsun, tasalanmasın. Sen bir de adam öldürmüştün. O zaman seni gamdan kurtarmıştık. Seni iyice bir imtihana çekmiştik. Bunun ardından sen Medyen halkı arasında yıllarca kaldın. Sonra, belirlenen bir vakitte/bir kadere göre geliverdin, ey Mûsa!\

28:13
Nihayet Mûsa'yı öz anasına geri çevirdik ki, o ananın gözü aydın olsun, kederlenmesin ve Allah'ın vaadinin hak olduğunu bilsin. Fakat çokları bunu bilmezler.

   ʿaynī   (1)

20:39
\"Onu tabuta koyup ırmağa bırak! Irmak onu sahile götürsün ki, benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri onu alsın. Üzerine kendimden bir sevgi bıraktım ki, gözümün önünde yetiştirilesin.\

   ʿaynayka   (1)

15:88
Sakın, onlardan bazı çiftlere verdiğimiz nimet ve zevklere gözlerini dikme. Onlar için tasalanma da. Müminler için kanadını indir sen!

20:131
Onlardan bazı çiftlere, kendilerini imtihan etmek için iğreti hayatın süsü olarak verdiğimiz nimetlere gözlerini dikme! Rabbinin rızkı hem daha hayırlı hem daha süreklidir.

   ʿaynayni   (1)

90:8
Biz ona vermedik mi iki göz,

   ʿuyūnan   (1)

54:12
Ve yardık/fışkırttık yeryüzünü pınar pınar. Sonunda kesin ölçülere bağlanmış bir oluş üzere birleşti sular.

   maʿīnin   (3)

56:18
Sürahiler, ibrikler ve öz kaynağından içkilerle doldurulmuş kadehler eşliğinde.

37:45
Kaynaktan doldurulmuş kadehler dolandırılır çevrelerinde.

67:30
Şunu da söyle: \"Bir sabah suyunuz çekiliverse, kim getirecek fışkırıp akan bir su size?\"

   wa-aʿyunuhum   (1)

9:92
Kendilerini bindirmen için sana geldiklerinde sen, \"Sizi bindirecek bir şey bulamam\" deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından, üzüntüyle gözlerinden yaşlar boşalarak geri dönen kimseler için de herhangi bir günah yoktur.

   wal-ʿayna   (1)

5:45
O Kitap'ta onlar üzerine şöyle yazmıştık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş... Yaralamalar karşılığında da kısas. Kim kısası bağışlarsa, bu bağışlaması kendisi için günahlara bir perde olur. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.

   waʿuyūnin   (2)

44:52
Bahçelerde, pınar başlarında.

15:45
Sakınılması gereken şeylerden sakınanlar ise cennetlerde pınarlar içindedir.

26:57
Bunun üzerine biz onları bahçelerinden, pınarlarından çıkardık.

26:134
Bahçeler, pınarlar.\

26:147
\"Bahçelerde, pınarlarda.\

44:25
Geriye nice bahçeler, nice pınarlar bıraktılar.

51:15
Şu da bir gerçek ki, sakınıp korunanlar bahçelerde ve pınar başlarındadır;

77:41
Takvaya sarılanlar gölgeler altında, su kaynaklarındadır.

   wamaʿīnin   (1)

23:50
Meryem'in oğluyla annesini birer ayet kıldık ve onları oturmaya uygun pınarlı bir tepeye yerleştirdik.

Teşekkür ederim:
IslamAwakened
bu kök sayfaları mümkün kılan herkese teşekkür etmek istiyor.
Çalışmadan formüle etmek için ilham aldık...