←Prev   Sad-Be-Ha  Next→ 

ص ب ح
Sad-Be-Ha
Kökün genel değeri.
oldu , oldular , sabahı , sabah (vakti) , (o) misbah, (o) lâmba , lâmbalarla, kandillerle , sabahladınız, sabah vaktine girdiniz , sabah , sabah vakti , onlara bir sabah vakti ….. oldu , sonra oldu , böylece oldu , böylece oldunuz , böylece oldular , böylece olur , böylece olur , o zaman, o taktirde, sonra da olursunuz , o zaman, böylece olurlar , mutlaka olacaklar , misbah, lâmba , sabahlayanlar , ve sabahladı , ve sabaha andolsun , olur
   aṣbaḥa   (1)

67:30
Şunu da söyle: \"Bir sabah suyunuz çekiliverse, kim getirecek fışkırıp akan bir su size?\"

   aṣbaḥū   (1)

5:102
Sizden önceki bir toplum da onları sormuştu; sonra tutup hepsini inkâr ettiler.

   l-iṣ'bāḥi   (1)

6:96
Şafağı yarıp sabahı ortaya çıkaran/Fâlık O'dur! Geceyi dinlenme zamanı yaptı; Güneş'i ve Ay'ı hesap aracı. İşte budur ölçülendirmesi o Azîz'in, o Alîm'in!

   l-ṣub'ḥu   (2)

11:81
Melekler dediler: \"Biz senin Rabbinin elçileriyiz. Sana asla el süremezler. Gecenin bir yerinde aileni götür. İçinizden hiç kimse geri kalmasın; karın müstesna. O, ötekilere çatan belaya çarptırılacaktır. Onların azap vakti, sabah vaktidir. Sabah da ne kadar yakın, değil mi?\

11:81
Melekler dediler: \"Biz senin Rabbinin elçileriyiz. Sana asla el süremezler. Gecenin bir yerinde aileni götür. İçinizden hiç kimse geri kalmasın; karın müstesna. O, ötekilere çatan belaya çarptırılacaktır. Onların azap vakti, sabah vaktidir. Sabah da ne kadar yakın, değil mi?\

   l-miṣ'bāḥu   (1)

24:35
Allah, göklerin ve yerin Nur'udur. Onun nurunun örneği, içinde çerağ bulunan bir kandile benzer. Kandil, bir sırça içerisindedir. Sırça, inciden bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispeti olmayan bereketli bir zeytin ağacından yakılır. Bu ağacın yağı, neredeyse ateş dokunmasa bile ışık saçar. Nur üzerine nurdur o. Allah, dilediğini kendi nuruna kılavuzlar. Allah, insanlara örnekler verir. Allah herşeyi bilmektedir.

   bimaṣābīḥa   (1)

41:12
Böylece onları, iki günde yedi gök halinde takdir edip her göğe kendi iş ve oluşunu vahyetti. Ve biz, arza en yakın göğü kandillerle ve bir korumayla donattık. İşler bunlar Azîz ve Alîm olanın takdiridir.

67:5
Yemin olsun ki, biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve onları şeytanlara ateş taneleri yaptık. O şeytanlar için çılgın ateş azabını da hazırladık.

   tuṣ'biḥūna   (1)

30:17
O halde tespih Allah için. Akşama erdiğinizde de sabaha erdiğinizde de...

   ṣabāḥu   (1)

37:177
Azap, yurtlarına indiğinde, uyarılanların sabahı ne kötü olacaktır!

   ṣabbaḥahum   (1)

54:38
Yemin olsun, sabahleyin erkenden, kararlı ve oturaklı bir azap yakaladı onları.

   ṣub'ḥan   (1)

100:3
Sabahleyin akın edenlere/baskın yapıp toprak fethedenlere,

   fa-aṣbaḥa   (5)

18:42
Derken bütün ürününe el kondu. Bağ sahibi, çardakları üzerine çökmüş bulunan bağ için harcadıklarına vahlanarak avuçlarını ovuşturuyor ve şöyle diyordu: \"Ne olurdu, Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım!\

28:18
Kentte, korku içinde sabahladı, göz-kulak kesiliyordu. Bir de baktı ki, dün ondan yardım isteyen adam yine onu yardıma çağırıyor. Mûsa ona dedi ki: \"Anlaşıldı, sen, tam azmış bir adamsın.\

18:45
Dünya hayatının şu su örneği gibi olduğunu onlara anlat: \"O suyu gökten indirdik. Yerin bitkisi onunla karıştı. Derken o bitki, rüzgârların savurup döllediği parçacıklara dönüştü. Allah her şey üzerinde Muktedir'dir, gücü her şeye yeter.

5:30
Nihayet nefsi onu kardeşini öldürmeye ısındırdı, o da onu öldürdü. Böylece hüsrana uğramışlardan oldu.

5:31
Derken, Allah, kardeşinin cesedini nasıl saklayacağını ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. O dedi ki: \"Vay be! Şu karga kadar bile olamıyor muyum ki, kardeşimin cesedini saklayayım.\" Bu arada, pişmanlık duyanlardan olmuştu.

   fa-aṣbaḥat   (1)

68:20
O, simsiyah kesiliverdi.

   fa-aṣbaḥtum   (2)

3:103
Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız.

41:23
İşte, Rabbiniz hakkında beslediğiniz bu zannınız sizi mahvetti de hüsrana uğrayanlardan oldunuz.

   fa-aṣbaḥū   (3)

29:37
Onu hemen yalanladılar. Bunun üzerine kendilerini o korkunç sarsıntı/korkunç titreşim yakaladı da öz yurtlarında diz üstü çömelenler haline geldiler.

5:53
İman edenler derler ki: \"Şunlar mıdır o tüm güçleriyle sizinle beraber olduklarına yemin edenler?\" Bütün amelleri boşa çıkmıştır da hüsrana uğrayanlardan oluvermişlerdir.

7:91
Bunun üzerine o şiddetli sarsıntı/o korkunç titreşim onları yakalayıverdi de öz yurtlarında yere çökmüş hale geldiler.

11:67
Zulme sapmış olanları o korkunç titreşimli ses yakaladı da öz yurtlarında yere çökmüş hale geldiler.

11:94
Emrimiz gelince Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri bizden bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri o yüksek titreşimli sayha yakaladı da öz yurtlarında yere çömelmiş hale geldiler.

61:14
Ey iman sahipleri! Allah'ın yardımcıları olun! Hani, Meryem oğlu İsa, havarilere: \"Allah'a gidişte benim yardımcılarım kimdir?\" demişti de, havariler: \"Biz, Allah'ın yardımcılarıyız!\" cevabını vermişlerdi. Bunun ardından, İsrailoğullarından bir zümre iman etmiş, bir zümre de küfre sapmıştı. Nihayet biz, iman sahiplerini düşmanlarına karşı güçlendirdik de onlar üstün geldiler.

26:157
Onu yere yatırıp kestiler. Sonra da pişman oldular.

7:78
Bunun üzerine onları, o şiddetli sarsıntı/o korkunç titreşim yakaladı da öz yurtlarında yere çökmüş bir hale geldiler.

46:25
Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir edecek. Sonunda o hale geldiler ki, konutlarından başka hiçbir şey görünmüyordu. Suçlular topluluğunu işte böyle cezalandırırız biz.

   fatuṣ'biḥa   (1)

18:40
Olabilir ki, Rabbim bana senin bağından daha değerlisini verir; seninkinin üzerine de gökten bir âfet gönderir de bağlığın yalçın bir toprak kesilir.\

   fatuṣ'biḥu   (1)

22:63
Görmedin mi, Allah gökten bir su indirdi de, onun sayesinde yer, yemyeşil hale geliyor. Allah Latîf'tir, Habîr'dir.

   fatuṣ'biḥū   (1)

49:6
Ey iman sahipleri! Özü-sözü bozuk birisi size bir haber getirdiğinde, hemen araştırıp inceleyin/delil arayın! Yoksa bilgisizlikle bir topluluğu suçlar da yapmış olduğunuza pişmanlık duyar hale gelirsiniz.

   fayuṣ'biḥū   (1)

5:52
Kalplerinde hastalık olanların, \"Başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz.\" diyerek onların içine daldıklarını görürsün. Olabilir ki Allah, bir fetih yahut katından bir buyruk getirir de bunu yapanlar, benliklerinde sakladıkları şeye pişmanlık duyar hale gelirler.

   layuṣ'biḥunna   (1)

23:40
Allah buyurdu: \"Biraz sonra kesinlikle pişman olacaklar.\

   miṣ'bāḥun   (1)

24:35
Allah, göklerin ve yerin Nur'udur. Onun nurunun örneği, içinde çerağ bulunan bir kandile benzer. Kandil, bir sırça içerisindedir. Sırça, inciden bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispeti olmayan bereketli bir zeytin ağacından yakılır. Bu ağacın yağı, neredeyse ateş dokunmasa bile ışık saçar. Nur üzerine nurdur o. Allah, dilediğini kendi nuruna kılavuzlar. Allah, insanlara örnekler verir. Allah herşeyi bilmektedir.

   muṣ'biḥīna   (4)

68:21
Sabaha çıktıklarında birbirlerine seslendiler:

37:137
Kuşkusuz ki, siz onların yanından sabahları geçiyorsunuz.

68:17
Biz onları, o bahçe sahiplerini belalandırdığımız gibi belalandırdık. Hani, onlar sabaha çıktıklarında, bahçeyi mutlaka kesip biçeceklerine yemin etmişlerdi.

15:66
Ona şu emri bir hüküm olarak ilettik: Şunlar, kökleri kesilmiş olarak sabahlayacaklardır.

15:83
Korkunç titreşimli ses onları da sabaha girecekleri sırada yakaladı.

   wa-aṣbaḥa   (2)

28:10
Mûsa'nın annesinin kalbi ise bomboş bir halde sabahladı. Eğer inananlardan olması için kalbine bir bağ vermeseydik, onu açığa vuracak bir durumdaydı.

28:82
Akşam onun mevkiine/konumuna imrenenler sabah şöyle diyorlardı: \"Vay be! Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayıyor, dilediğine de ölçüyle veriyor/kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, vallahi bizi de batırmıştı. Demek ki, inkârcılar asla iflah etmiyorlar.\

   wal-ṣub'ḥi   (2)

81:18
Ve soluyarak açıldığı zaman sabaha,

74:34
Yemin olsun sabaha, ağarıp ışıdığında,

   yuṣ'biḥa   (1)

18:41
Yahut suyu dibe çekilir de bir daha onu isteyemezsin bile.\

Teşekkür ederim:
IslamAwakened
bu kök sayfaları mümkün kılan herkese teşekkür etmek istiyor.
Çalışmadan formüle etmek için ilham aldık...